İki yazar ve bir sürgün kenti: Özlü ve Livaneli'de Stockholm
DOI:
https://doi.org/10.33182/gd.v2i1.539Özet
İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alanda kaydettiği gelişmeyle nitelikli işgücüne duyduğu gereksinimle isteyerek işçi göçü alır, son olarak da Orta-Doğu ve Doğu Avrupa’da gelişen siyasal çalkantılar sonucu, farklı uluslardan gelen demokrasi savaşçılarına kapılarını açar. Farklı ülkelerden farklı gerekçelerle İsveç’e ve özellikle de Stockholm’e sığınan çok sayıda aydın, beklentilerini bulamaz; bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özlem içinde yaşar. Bu bağlamda, Stockholm’e 12 Mart 1971 Muhtırası ardından giden Zülfü Livaneli ile 12 Eylül 1980 öncesinde giden Demir Özlü, sürgün dönemi olarak niteledikleri göçmen yıllarındaki bireysel duygu, düşünce ve özlemlerinin yanında, Stockholm’deki göçmen toplumun durum ve sorunlarını yapıtlarına serpiştirirler. Livaneli, farklı kökenlere sahip göçmen topluluk etrafında Stockholm’ü daha çok sıkıntı veren hüzünlü bir kent olarak tanıtırken, Özlü’nün de hüzünlü olarak nitelendirdiği kent, göçmen sorunlarından çok entelektüel kimliğiyle doğup büyüdüğü İstanbul’a olan özlemini çağrıştırır. Ne var ki, her ikisinde de Stockholm zorunlu bir göçmen kentidir. Livaneli’nin yapıtının kişileri proletarya sınıfından veya en azından proleter sınıfın egemen olmasını isteyen tipler olmasına karşın, Özlü’nün kişileri sosyete çevrelerinde gezinen solcu aydınlardan oluşur. Çalışmamızın amacı, Özlü ve Livaneli’nin yazdıklarından hareketle, bir göçmen kenti olan Stockholm’ü ve orada yaşayan göçmen topluluğu mercek altına almaktır.
ENGLISH ABSTRACT
Two authors and a city of exile: Stockholm in Özlü and Livaneli
Sweden opens its gates to the democracy warriors from different countries upon Russia’s invasion of Finland, its need for qualified labour force with the improvement in economy, and political unsteadiness in Middle East and Eastern Europe. Many intellectuals who take refuge in Sweden, especially Stockholm, for various reasons, cannot find what they have expected, and live in depression, desolation, alienation, and yearning. In this sense, Zülfü Livaneli who goes to Stockholm after the diplomatic warning of March 1979, and Demir Özlü who goes there before the 12nd of September 1980, touch upon the condition and problems of immigrants in Stockholm, besides their own feelings, thoughts, and yearning in the years which they describe as exile. While Livaneli introduces Stockholm as a somber, disturbing city around the immigrant community from different roots, the city which Özlü characterize as somber as well, reminds him of Istanbul in which he was born and grew up with his intellectual identity. However, Stockholm is a city of immigrants for both of them. The characters of Livaneli are from proletariat, or at least the ones who want the supremacy of the proletarian class, while Özlü’s characters are composed from leftist intellectuals from socialites. Our study examines Stockholm and the immigrant community who lives there by focusing on Özlü’s and Livaneli’s works.